Sanıyorum ki "Netflix"in ölümsüzler ile işi bitmiş değil. Bu hafta "The Protector"ın final sezonu ile ölümsüzlere veda ederken yine aynı hafta başka ölümsüzler tanıtıyor bize Netflix.
 Artık çağımızda insanlar yavaş yavaş çizgi roman kültürünün "Marvel" ve ya "DC" ile sınırlı olmadığını anlamaya, öğrenmeye başlıyor. "Hellboy", "Kick Ass" serilerinin ve hatta "Valiant Comics" gibi bir şirketlerin her türlü kitle tarafından tanınması sanırım yapılan filmlere bağlıdır ki "Greg Rucka" ve "Leandro Fernandez"in yazdığı kitap/çizgi roman serisi olan "The Old Guard"da film uyarlaması kervanına katıldı Netflix sayesinde.


 Peki nedir bu The Old Guard?
Yüzlerce belki de binlerce yıl yaşayabilen bir grup ölümsüz insanı ele alıyor hikayemiz. Bu ölümsüzler yaşadıkları her çağ da, her yıl da kendilerini tarihe adapte ediyorlar ve ya bir başka deyişle onlar tarihin bizzat kendisi haline geliyorlar. Binlerce yıllık antik medeniyetlerden tutun da Haçlı Seferleri'ne kadar, Osmanlı döneminden 19.y.y. kadar süregelen ve şu an yaşadığımız çağımıza kadar varlıklarını devam ettirerek resmen tarihin akışını sağlıyorlar.
 İnsanoğlunun tarihini ele alırsanız ilk elde edeceğiniz şey nedir? Elbette savaşlar. Bu gruptaki her bir ölümsüz birer savaşçı, tarih boyunca kitaplardan okuduğumuz, filmlerden izlediğimiz tüm o tarihi şekillerinden savaşlarda birebir çarpışmış bu insanlar. Bu kadar yılın verdiği tecrübe ile de tabi ki çok iyi ve profesyonel birer savaşçı haline geliyorlar hali ile.   



 Herkesten önce ilk ölümsüz olarak sadece, yıllara meydan okuyan güzel oyuncu "Charlize Theron" tarafından oynanan Andromache of Scythia ve ya Andy isimli karakterimiz var oluyor. Kendisi o kadar yaşlı ki M.Ö de yaşıyordu ve resmen yaşını unutmuş durumda. Romanları okumadığım için sizlere çok detaylı bilgiler veremeyeceğim, sebebi nedendir bilinmez fakat zamanla Andy dışında başka ölümsüzler de var oluyorlar. Andy'den sonra Lykon ve Noriko/Quynh isminde iki ölümsüz daha geliyor, yıllarca Andy ile birlikte savaşarak yaşıyorlar fakat bu karakterlerin ilerleyen yıllarında ki kaderi ile ilgili bilgi vermem resmen film için spoiler niteliğinde olacağı için burada kesiyorum.
 Haçlı Seferleri'ne katılıp yıllarca birbirleri ile savaşan fakat en nihayetinde aralarındaki aşkı bulan Hristiyan bir Haçlı Nicole, Osmanlı'da yaşayan Müslüman Yusuf ve ya bir başka isimle Nicky ile Joe'de kendilerine bahşedilen bu güç ve sorumlulukla Andy ile bir araya gelip ebedi yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bu ölümsüzler resmen birbirlerine bağlı diyebiliriz, sürekli birbirlerinin yerini ve ne durumda olduklarını görebilir, sezebilirler. Yeni birisi geldiğinde bunu hepsi rüyalarında görürler.
 Son olarak 19.y.y. başlarında "Napolyon"un Rusya seferleri sırasında ölüp, ölümsüz olarak geri gelmesi ile Booker karakterini tanımış oluyor ekip. Evet bu arada bu insanlar önce ölüyor ve sonra ölümsüz olarak seçilerek hayata geri dönüyorlar. Fakat Booker asla son olarak kalmayacak.
 21.y.y gelip çattığı zaman, A.B.D donanma askeri olan Nile Freeman Afganistan'da yaşadığı bir olay sonucu ölüyor ve son ölümsüz de dünyaya gelmiş oluyor.

 Peki niye buradalar? Ebedi yaşamlar onlara neden bahşediliyor?
Andy'den başlayarak tüm ölümsüzler dünya ve dünya tarihi üzerinde iz bırakıyorlar. İlk başta yazdığım bir cümleyi hatırlarsınız belki, "onlar tarihin bizzat kendisi haline geliyorlar" Hani rastgele bir tarih kitabını elinize alır ve rastgele bir sayfasını açarsınız. Orada bir olayı okursunuz işte tüm bunlarda parmağı kişiler aslında bizim bu ölümsüzler. Yaptıkları her bir davranış başka bir sonuç doğuruyor ve resmen gezegenin geleceğini ve yolunu istemeden de olsa onlar düzenlemiş oluyorlar. Gidip bir savaşa katılıyorlar ve bunun sonucunda bir başka tarihi olay gelişiyor ve bu şekilde kelebek etkisi yaratarak yaşamaya devam ediyorlar.
 Mesela biraz örnek vereyim. Andy'nin kurtadığı bir ailenin kızı tıp dünyasında en önemli insanlardan birisi haline geliyor ve diyabetin erken tanı yöntemlerini buluyor ve böylece Andy bu gezegen için iyi bir şey yapmış oluyor.
 Nükleer felaketlerin gerçekleşmesini önlüyorlar, hiç var olmamış savaşları durduruyor ve ya bildiğiniz o meşhur savaşları başlatıyor ve bizzat orada savaşarak çağlara yön veriyorlar. Bu insanlar İstanbul'un Fethinde, Kurtuluş Savaşı'nda dahi yer alıp tarihin gidişatını değiştiriyorlar.



 Altın Küre ödüllü oyuncu "Chiwetel Ejiofor"un karakteri ise tüm bu anlattığım tarih karmaşasını ve gizemini bizzat kendi başına inceleyen, çözen ve takip eden Copley isimli bir karakteri canlandırıyor. 

 Her şeyi toparlayıp son olarak kısaca filmi bir uyarlama değilde film olarak sizlere anlatmam gerekirse. Aksiyon sahneleri ile film sizi gayet tatmin edecektir diye düşünüyorum. Verdiği mistik havanın modern çağla ile harmanlanması da gayet dozunda olmuş diyebilirim. Oyunculuklar konusunda bir iki pürüz dışında göze batan bir şey de yok elbette. Yani bana kalırsa saygıdeğer Kafe okuyucuları, film ile ilgili en ufak bir tereddütünüz varsa onu bir kenara bırakın ve Netflix'in güzel bir iş başardığı bu film serisi ile bu hafta kendinize mükemmel bir görsel ziyafet sunun.

 Evet yanlış duymadınız, bu bir seri olacak. Devam filmi için şimdilik kesin bir şey olmasa da eli kulağındadır. O zamana kadar kendinize iyi bakın sağlıcakla kalın biricik Kafe okuyucuları...